5 Mayıs 2013 Pazar

Gül ağacı değilem

Gül ağacının yanından geliyorum. İlk defa böyle bir şey yaptım ve bir dilek diledim. Pek inanmazdım böyle şeylere ben eskiden. Bu defa çok istediğim şeylere vesile olsun istedim belki. Bu vesileyle daha da çok isteyebilmeyi amaçladım ya da. Gerçi çok istediğim şeyler olmamalarıyla meşhurdur ama şeytanın bacağını kırmak en büyük dileklerimden bir tanesi. (Bunu dilemeyi unutmuş olmama da on puan!)

Dilekler söylenmemeleriyle meşhurdur. Dualar için böyle bir kural söz konusu değildir ama. Dualar dileklerden daha değerli, daha önemlidir o yüzden. Senede bir kez -sırf yapmış olmak için, öylesine- dilek dilersin ama her dakika, her saniye dua etme şansın vardır. Dualarına karşılık bulma ihtimalin ise yine düşünme ve inanma şeklinle doğru orantılıdır. Çok istedin, olmadı mı? Böylesi daha hayırlı belki senin için? Hiç istemiyordun, ama oldu. Hayırlısı? Bilemezsin. Ne deniyordu? Hayır bildiğinde şer, şer bildiğinde hayır gizlidir de farkında değilsindir. Farkına varmayı dilemelisin bu defa. Dua etmelisin aklına her geldiğinde. "Her şeyin hayırlısı." demeyi öğrenmelisin en nihayetinde.

Baharı görmeyi dileyebilirsin bu seferlik. Kendini her açıdan kötü hissettiğin zamanlarda gözünün önünde olan ama görmediğin güzellikleri görmeyi dilesen kafi. Gül ağacı o zamanlarda da vardı, güller yine açmıştı her bahar olduğu gibi en güzel halleriyle. Tek fark, senin yüreğine bahar gelmemişti o vakitler. Güzde takılıp kalmıştın. Gönül gözün kapalıydı, gözün istediği kadar açık olsun ne fayda?

Hepimiz gülümüzden sorumluyuz neticede. Güller açmış, bahar gelmiş. Görebilen göz(ler) gerek.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder