8 Mart 2016 Salı

Hoş mu geldin?

Hiçbir zaman insanların tek yüzlü olduğuna inanmamıştım. Çevremizdeki insan sayısı adedince yüzümüz var hepimizin. Herkese aynı şakayı yapamıyor, herkesle aynı ciddiyet ya da samimiyetle konuşamıyor oluşumuz en büyük göstergesi bu durumun. Öfkemizi, sevgimizi bile herkese gösteremiyorken hem de. Bunları düşününce keşke ikiyüzlü olsa insanlar diye geçiyor akıldan ister istemez. Keşke "sadece" ikiyüzlü olsalar... Mevzu sadece yüz de değil esasen. Peyami Safa'nın "Yalnızız" romanından hareketle herkesin "birinci" ve "ikinci"lerinin olması...

Şu sıralar gündemde olan "ikincilik" mevzusuna ithafen geliyor; birincilerimize ve ikincilerimize...

"...Kendi kendimizle mücadelelerimizde bile kendilerimiz -Çünkü bak, 'kendi' var içimizde- birbirine karşı yalnızdır." 

Hepimizin çoğu zaman kendimizden bile gizlediğimiz, uygun zamanda ortaya çıkmak için bekleyen ikincileri vardır buna göre. Biz başkalarının birincisiyle tanışırız, tanıştığımıza da memnun oluruz hatta. Ama hiç beklemediğimiz (belki de beklediğimiz) bir anda ikincisi giriverir devreye. Ne acı!.. Aynı durum başkaları açısından bakıldığında bizim ikincilerimiz için de geçerli tabi ki.

Ya da şöyle diyelim: Sevdiğimiz insanı öyle yüceltiyoruz ki aslında "o kişiye" değil, ona yüklediğimiz değerler ve o kişinin birleşimine aşık olduğumuzu fark ediyoruz. Gerçekler ve idealar dünyası çatıştığı anda da büyük bir hayal kırıklığı yaşanıyor haliyle. Bu durum kitapta aynen şu cümlelerle ifade ediliyor:

"Sevgilinin birinci realitesini hayal gibi, ideal gibi görüp onu -sevgiliyi- ikinci ve kaba realitesi içinde mahpus görüşümüz insan hakkındaki aldanışımızın bir galat-ı rüyetidir. Yani insanı hep yarım görüyoruz. Ya onu seviyoruz, birinci realitesi içinde; ya nefret ediyoruz ondan, ikinci realitesi içinde. Fakat nefretimiz esas. Çünkü onun birinci realitesini kendi hayalimiz sanıyoruz ve aşkta hayal kırıklığına uğrayınca, bunun, hakikatte, ikinci realiteye çarpan birincinin kırıklığı olduğunu anlamıyoruz." 

Ben mi? Ben sadece her şeyin bu kadar kolay olmaması gerektiğini düşünüyorum. Uç noktalar hiç bana göre değil. Ama yine de unutmak bu kadar kolay olmasa gerekti... Ateş denizini mumdan gemilerle geçmek de...

Challenge accepted! Vakit radikal kararlar alma vaktidir. Cap ou pas cap?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder