Birinin doğum gününü kutlarken bir başkasının ölüm haberini de alabiliyormuş insan. Doğum ve ölümün bu derece iç içe olduğunu da -yine unutacağını bile bile- tekrar tekrar hatırlıyormuş. Zaten her gün hayata devam eden o değilmiş gibi "Hayat devam ediyor" cümlesini tekrar kurarak bir nevi kendini kandırıyormuş. Acaba hayat, giden kişinin arkasında bıraktığı kocaman boşlukla yaşamak zorunda kalan kişi(ler) için gerçekten de devam ediyor muymuş?
Hayatınızın bir bölümünde, bir şekilde tanıdığınız/tanıştığınız bir insanın -sizden uzak da olsa- bir yerlerde nefes aldığını, yaşadığını bilmek, ara sıra herkesle paylaştığı düşüncelerini okumak, hayallerine, duygularına, dolayısıyla hayatına -doğrudan ya da dolaylı- bir şekilde ortak olmak, ne paha biçilmez bir mutlulukmuş meğer. Birilerinin hep orda olduğunu bilmek... O orda. Ben de ordayım. Bir şekilde yazıyor. Bir şekilde ona, yazdıklarına, paylaştıklarına erişebiliyorum. Öte yandan birilerinin aslında hiç orda olmamış olduğunu bilmek... Ama ordaydı, tıpkı benim gibi... Bir gün ben de olacağım, tıpkı onun gibi... Ne diyecekler "Nasıl bilirdiniz?" sorusuna? Ne kadar samimi olabilecek cevaplayanlar? İşte o soru ve gelen cevaplar sonrasında dilimize pelesenk olmuş "sonsuzluk" kelimesi tüm gerçekliğiyle kendisini yaşamamızı bekliyor olacak. Her şey "sonsuza kadar" ifadesinin ağızdan çıkışı kadar kolay olabilirse ne mutlu!
Ne kadar çok insan tanırsanız, o kadar üzülürsünüz; ne kadar çok yaşarsanız o kadar çok canınız yanar aslında. "Allah kimseye sevdiklerinin acısını göstermesin." diye bir dua vardır, çok severim. "Benim canımı sevdiklerimden önce al Allah'ım." demenin daha güzel ve -nispeten daha kabul edilebilir- bir şeklidir. Ama aynı zamanda da büyük bir bencillik örneğidir. "Bana onların acısını gösterme." dediğinde "Benim acımı onlara göster." demiş oluyorsun, ki hangisi daha kötüdür acaba? Nereden tutarsan elinde kalıyor. Duygular ve mantık her zaman olduğu gibi birbiriyle savaşıyor.
Yine de Cemal Süreya'nın 'Üstü Kalsın' şiirinde dediği gibi: "Her ölüm erken ölümdür..."
Hazırlandım, bir yere gidiyor gibiyim...
Ha unutmadan, hazır hayat devam ediyorken, beş yıl sonra kendini nerede görüyorsun? (Başka sorum yok Sayın Hakim.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder